Covetous – Öteki Diyar Artık Başka Bir Yer
-
Covetous’a sonbaharın sonlarına doğru gittim. Dağın eteklerinde rüzgar yoktu, kuş sesi de duymadım. Sessizlik… ama rahatsız eden türden. Sanki biri uzaktan izliyormuş gibi. Giriş hâlâ yerindeydi, taş kemer çatlamış ama ayakta. Adımımı attığımda taş zeminden bir soğuk geçti, bildiğin buz gibi. İçeride her şey yarım kalmış gibiydi.
Bir zamanlar burası madencilerin uğrağıymış ya, pek bir şey kalmamış geriye. Kazma sesi yok, ışık yok… ama karanlık da sessiz değil. Koridorlar çökmüş gibi duruyor ama dikkatli bakınca fark ediyorsun: bazı geçitler bilerek kapatılmış. Taşların ardında başka yollar var. Saklanmış gibi. Ve o lahitler… Her biri eski savaşların izi. Üzerlerinde anlamadığım semboller vardı, bazıları açılmıştı. İçleri boştu. İçleri boş olan yerler sessiz olmuyor.
İkinci kata geçtiğimde hava değişti. O soğuk burada daha yoğun. Büyü denedim, bir şey ters gitti. Büyü kendi bildiğini okuyor sanki. Duvarlarda çatlakların içine büyü sızmış gibi. Bazı odalar bomboş ama içeride bir şey kalmış gibi hissediyorsun. Ne olduğunu göremiyorsun, ama gitmene de izin vermiyor.
En derine indiğimde bir kapı çıktı karşıma. Simsiyah taşlardan yapılmış. Ne kilit var, ne tokmak. Önünde durduğunda zaman yavaşlıyor gibi. İçinden bir ses gelmiyor ama… bir his. Sanki biri içeriden seni bekliyor. Ve anladım ki o kapı öyle herkese açılmaz. Sadece çağrılmışsa, sadece onun zamanıysa geçilebilir.
Adını kimse bilmiyor. Yalnızca “Lich King” diyorlar. Bilen yok, gören çok az. Ama anlatılanlara bakılırsa burası artık bir zindan değil. Başka bir yerle, öteki tarafla iç içe geçmiş bir sınır gibi. Yaşayanlar için son durak, ölü olanlar için yeni başlangıç.
Ben oradan çıktım. Ama çıkarken emin olamadım… gerçekten çıktım mı?
